Geriatrik Hastalar
Acil servislerde hasta değerlendirmelerinde öncelik tanımaya çalıştığımız yaşlılarımızın acillerdeki yerini konuşalım mı biraz? Biz sağlıkçılar kimlere yaşlı diyoruz? Neden öncelik tanıyoruz? Mekanizmaları çok mu farklı çalışıyor? Bu günkü sohbetimizde bunları dillendireceğiz. Neticede bir gün bizler de yaşlanacağız ve maalesef bozulmasın diye bin bir diyet ve egzersizlerle formda tutmaya çalıştığımız bedenlerimizde zamanla gelen bu gerçekle yüzleşecek. O zaman yazmaya başlayalım.
Kimine göre yaş doğumdan başlayarak içinde bulunan zaman kadar geçen yılların toplamı, kimine göre içinde bulunan biyolojik basamağın zaman birimi olarak gösterilmesi….Yaşlılık, organizmanın iç ve dış uyarıcılara tepki göstermesi ile meydana gelen progresif kapasitesizleşme sürecidir. Dünya sağlık örgütü bize bir güzellik yapıp yaşlıyı yaş sınırları ile gruplandırmıştır.
45-64 yaş arasını orta yaş
65-74 yaş arasını yaşlılık
75-89 yaş arasını ihtiyarlık
90 yaş ve üzerini ilerlemiş ihtiyarlık olarak tanımlamıştır.
65 yaşına bastığınız an artık yaşlısınız… Eşiniz ve çocuklarınız yaşıyor, sağlığınız, maddi durumunuz yerindeyse çok şanslısınız. Çünkü eşini kaybeden derme çatma, rutubetli evinde tek başına kalan Ahmet amca o kadar da şanslı değil. Yalnız kalmaktan korkan her insan bir parça da ilgisiz ve sevgisiz kalmaktan korkar aslında. Bunu yakın çevresinde göremeyen, ilgisiz ve sevgisiz kalan yaşlımız arayışa girer ve bu ihtiyacını en güzel acil servislerde giderir. Evinde bütün gün vücudunun şikayetlerini dinleyen teyzeler ve amcalar dayanamayıp bunu acil çalışanlarıyla paylaşmak ister. O kadar yoğunluğun arasında ilk önce kendisinin muayene edilip, hiç beklemeden tedavisinin yapılıp takip odasına geçmek ister ve orada sabaha kadar kalmak ister çünkü evde bir bekleyeni yoktur. Yaşlılar patlamaya hazır bir bomba gibidir ve çok fazla bekletmeden alınıp muayene edilmesi gereken yaş gruplarıdır. Mide ağrısının, karın ağrısının, göğüs ağrısının altında ne çıkacağı belli değildir, o yüzden bekletilmemeli triajı yapılmalıdır. Normal yaşlanma sürecinde zamana bağlı olarak vücut yapısında, organlarda ve organların fonksiyonlarında bir takım değişiklikler ortaya çıkmaktadır ve bunlara bağlı gelişecek hastalıklar ve sorunlar göz ardı edilmemelidir. Eklem ve kemik ağrılarıyla gelen Selma teyzeyi sedyeye çok dikkatle almalıyız, yaklaşımımız özenli ve dikkatli olmalıdır. Servisin yoğun temposuna kendimizi kaptırıp dünyayı biz kurtaracağız şeklinde çalışmaktan vazgeçmeliyiz. Selma teyzemizin herhangi bir kemiğine yada eklemine farkında olmadan zarar verebiliriz. Yaşlılıkta kemiklerdeki kalsiyumda azalma olur. Kadınlar yaşlılık döneminde yarısı menopozdan sonraki ilk 5 yılda olmak üzere toplam iskelet kalsiyumunun %40’ını kaybederler. Ayrıca, eklem esnekliğinde azalma ve eklem hareketlerinde kısıtlılık nedeni ile hareketlilik azalır. Bu yüzden damar yolu açmak için elimize aldığımız el ya da kolun bizim kendi elimizde kalmamasını istiyorsak seri ama bir o kadar da dikkatli olmalıyız . Bu kadar yoğunluğun içerisinde ne kadar becerebiliyorsak o kadarını yani elimizden geleni yapmalıyız. Yaşlılar narindir bir çoğu ailesini, arkadaşlarını, eşini kaybetmiştir ve sıranın kendisine geleceğini bilir, kabullenmek istemez. Solunum sıkıntısı ile bu his iyice pekişir ve tabi ki beklenen olur yaşlımız acil serviste doktorun steteskopunun hemen ucundadır. Yaş 80 selim amcada yaşı sebebiyle göğüs kafesi eski esneklikiğini kaybetmiş, postürü değişmiş ,solunum kapasitesi azalmış, alveoler membran kalınlaşmış, öksürük refleksi azalmış, solunum merkezi tembelleşmiş eeee daha ne olsun diyebileceğimiz bir halde. Sağlık emekçilerinin ilgisine muhtaç bir şekilde sedyede beklerken hastaya tedavi uygulanıyor ve tedaviyi desteklemek bizim elimizde. Selim amcaya uygun pozisyon vermeden serumunu taksak ne olur. Dik oturur pozisyona alıp tedavisini yapıp rahatlatmalıyız. Solunum sıkıntısı ve ölüm korkusu yaşayan selim amca ajitedir ve bu durumda hastayla tartışmaya girip tedavi alma süresini uzatmamalıyız. Zamanla insanlarla uğraşmak ayrı bir meziyetmiş gibi gelse de sanırım bunlara alışıyoruz. Zaten tedavisini alıp rahatlamış olan amcamızda kendine geldiğinde tavrından dolayı özrünü dileyip açıklamasını yapar. O an sadece işinizi yapın derim ve hatta yaşlı hastamızın suçluluk duygusu hissetmemesi için iletişime geçip rahatlatmanızı tavsiye ederim. Çünkü Selim amca en azından iletişime geçebilen kendine geldiğinde durumunu ifade edebilen nadir yaşlılardan biridir.
Genellikle bu yaşlarda merkezi sinir sisteminde oluşan hücre kaybı, beyin kan dolaşımında azalma, sinir uçları ve reseptörlerde duyu kaybı, bellek zayıflığı, sempatik ve parasempatik sinir sisteminin yanıtında azalma, entelektüel kapasitede azalma ve reflekslerde azalmaya bağlı bir çok sorun ve hastalık ortaya çıkmaktadır. Demans, Alzheimer, Parkinson, Deliryum gibi hastalıklara sahip olmaması büyük bir şans. Peki bu hastalıklara sahip olan yaşlılar uğramıyor mu acile? Selim amcada yok oh yırttık diye bir şey yok. Günde en az 300 hasta bakılan acil servislerde bu kaçınılmaz bir son. Gerçekle bir türlü ilişki kuramayan yada kurmakta zorlanan bu yaşlı hastalara yaklaşımlarımız önemli. Kendi sorunlarımızla hastanınkileri birleştirip kaos ortamı yaratmaktan kaçınmalıyız. Sabırlı ve sakin olmaya çalışmakta fayda var her zaman. Taktığınız damar yolu ya da sondayı çekip çıkarabilecek yaşlı hasta potansiyeli var karşımızda. Acilin tam orda yerinde bir yerden enjeksiyonlar bir yandan muayeneler hastaların mobbing dolu bakışları altında deyim yerindeyse nefes bile almadan çalışırken demanslı hasta binbir zorlukla taktığın intraketi çıkarmış, her yer kan… İşte bir hemşireye cinnet geçirten andır o an çünkü doktor oradan seslenmektedir kabin 3’e EKG diye. Tam da bahsettiğim olay bu. Böyle bir anda sabrımızı ve sakinliğimizi korumazsak ne zaman koruyacağız. Olayın aslı şu. Hepimiz kapasitemizin yettiği kadar çalışmalıyız. Bizler ise hep üzerine çıkmaya çalışıyoruz. Kavga etmektense, hemen yapacağım diye hata yapmaktansa, işleri bir an önce bitirelim de hastaların taciz edici tavırları da bitsin mantığıyla yaklaştıkça iyice kendimizi strese sokuyoruz. Çünkü hastaların istekleri ve soruları bitmez. Bunun üzerine acil olmayan ama kendini acil olarak değerlendiren bir sürü hastayla uğraştığımızdan esas tedaviye, ilgiye ve yardımımıza muhtaç yaşlı hastalara yada gerçek hastalara müdahale edemiyoruz. Ve ara sıra da olsa bu yoğunluğun stresini onların üzerinden atıyoruz. Hiç bir çalışan bunu yapmak istemez, istememli de. Personelleri bunları yapmaya zorlayan ortam ve koşullardır. Yapmamız gereken tek şey ise her şeye rağmen kontrolü elden bırakmamak.
Hemşire Dilek Yıldırım, Merkezefendi Devlet Hastanesi, Acil Tıp, Manisa