- Eline bir şarap şişesi al. Şişeyi bırakırsan ne olur?
- Şişe düşer.
Öyle mi? Nereden biliyorsun şişenin düşeceğini?
Çünkü bırakırsan şişeyi, şişe gerçekten düşer.
Der misin bana şarap ziyan oldu. Gerçekten de şişe düştü. Gözlerimle gördüm. Haklıymışım?
Derim.
Peki…Bir daha şarabı bırakırsan ne olur acaba?
Gene düşer elbet!
Nereden belli?
- Çünkü hep düştü!
- Biliyorum hep düştüğünü, ama bundan sonra ne olacak acaba?
- Gene düşecek…
- Nereden biliyorsun hep düşeceğini?
- Bugüne kadar hep düştü, bundan sonra da düşecek…
- Bugüne kadar şişenin hep düşmesi bundan sonra da şişenin hep düşeceği anlamına gelmez ki!
- Gelir…
- Neden?
- Çünkü aynı koşullarda tekrarlanan deneyler aynı sonuçları verir…
- Neden?
- Bu bir ilkedir, fizik ilkesi! Bunu da mı bilmiyorsun!
- Biliyorum ya da bilmiyorum…Ama sen nereden biliyorsun bu ilkeyi? Bu ilkeye göre ben hiç ölmeyeceğim, çünkü bugüne kadar hiç ölmedim!
- Dostum, bu noktada çok içtiğini kabul etmen gerektiğini düşünüyorum. Şişeyi kafanda kırma dürtümü hayata geçirirsem belki yarılan kafandan akan kanı dilin aracılığı ile tadıp, neyin düş neyin gerçek olduğunu anlarsın.
- O zaman üstadım şunu dinle. Kafama bir şey geçirmişsindir ve ben sersemlemişimdir. Bundan benim kuşkum olmayabilir. Ama, bir, kafama gerçekten şişe mi geçirdin? İki, kafama gerçekten bir şişe geçirmiş olsan bile, bunu başkalarına kanıtlayabilir miyiz? Senin bu eylemini filme alıp cümle aleme göstersek bile, filmin sahte olduğunu öne sürüp inanmayanlar olabilir. Esad’ın yakalandığına bile inananlar var, sahtesinin yakalanmış olacağını öne sürüyorlar! Başkasını doğruluğuna ikna edemediğin bir önerme, gerçekten nasibini almış mıdır? Gerçek, başkasını ikna edebildiğin ölçüde gerçektir!
- Tamam o zaman, bunu sen istedin……………