Müzik: Niccolò Paganini – Caprice for Solo Violin, Op. 1 No. 4
Itır Faat: Kendime zarar veriyor muyum, hayır, ellerim cebimde geziyor muyum, hayır, hayatımı kazanıyorum, özgürüm ben.
Mehmet Can Girgin: Kapıyı kapatmak ve hırsızı yakalamak nedir bilir misiniz?
Behlül Baş: Yine bir gece kitabı okuyorum, karanlık odadayım, camdan çıtırtılar gelmeye başladı, tırnakların cama sürtünmesi gibi, bazen artıyor, bazen azalıyordu.
Nihat Ak: Gördüğünüz gibi, herkesin sorunları var. Kendimi korumam gerek, anlarsınız ya, her zaman annem babam yanımda olmayabilir, hem onlar yanımda olursa anlamı kalmaz varlığımın, kişi kendi işini kendi yapmalı, potansiyelini doruklaştırmalı, yanlış mı düşünüyorum?
Çağdaş Can: Aslında çok basit çözüm ama gerçekten istersen. Tek yapmamız gereken eski hayatımıza dönmek için çaba göstermek, aynı yaşam formüllerini yakalamak, düşünceden eyleme değil eylemden düşünceye yol almak, inanıyorum, korku kuşku kendiliğinden yok olacak.
Taraflar’ı Okuduktan Sonra Hayatımda Neler Değişti?
@aciltıp.com Çiğdem Atik’e yazı için teşekkür ediyor
”İki yaşantı var. Biri görünen, biri senin içinde yaşanan.” (Çağdaş Can)
”Başlangıçta ne varlık, ne de yokluk vardı. Karanlıklar karanlıkları örtüyordu. Boşlukta hapsolmuş ”bir” sıcaklığın gücü ile vücut buldu.” (Mısır Ölüler Kitabı)
Zaman, maddenin hareketi ile meydana geliyor. Aynı mekan içinde bazen zaman; geçmiş ve gelecek iç içe geçiyor. Gelecek, rüyalarda kendini gösterip, bu günümüzü anılarımızdan şekillendirmeye başlıyor. Yazar, Taraflar’ı, düş ile gerçeğin tam ortasından, beşinci boyuttan, geçmişten, gelecekten, görünmeyenin sırlarından yazıyor. Rüyasında gördüğü ölü ve gizemli kadın, yazara, içinde şimdiye kadar yaşamış ve bugün ölü olarak kabul ettiğimiz tüm bilgelerin yaşam ve ölüm hakkındaki sırlarını ve büyülerini içeren ”Lektiesmortus” kitabını veriyor ve bu kitabın hikayesi böylece başlıyor. Büyüler, evrendeki boyutlar arasındaki kapıları açmaya yarayan araçlardır. Bunlar, yüksek sesle tekrarlanan bir takım kelimeler, her durum için özenle seçilmiş renkler ve belli bir kural içinde hazırlanan ritüeller olabilir. Evrendeki her maddenin ve canlının belli bir titreşimi vardır ve büyülerin de amacı, bu titreşimi canlı tutmaktır. ”Lektiesmortus”, Antik Mısır’ın ”Ölüler Kitabı”na benzer. Mısır Ölüler Kitabı’nın içerisinde tılsım ve dualar yer alır. Bu tılsım ve dualar, kişinin ölümden sonraki yaşamında gerekli olacak teknik ve yönlendirmeleri içermektedir.
Bu dünya, nefes aldığımız, uyuyup uyandığımız, bu yer yüzü, varoluşun, evrendeki bütün oluşumların sadece bir yüzüdür. Bu kitap, yazarın deyimiyle ”bütün zihin kalıplarından çıkıp görülmeyen, duyulmayan, hissedilmeyen”den bahsetmektedir. Bu kitapta üç tane dünya var; kurgu dünya, Meskalined gezegeni ve yaşadığımız dünya… Bildiğimizi sandığımız dünyanın bir de görünmeyen yüzleri vardır. Bize göre karanlıkta kalmıştır. Işık, nereye vurursa orayı aydınlatır. Gölgeler ise, ışık olduğu halde, karanlıkta kalan bölgelerdir. Gölge olmak, aydınlık veya karanlık kalmak; ışığın yönü ile ilgili bir durumdur. Bazı insanlar karanlıkta kalmayı tercih ederler, bazıları ışık olup aydınlatmayı, bazıları da gölge olmayı, gölge olup ”kalabalıkların arasında kaybolup gitmeyi”, bu dünya üzerinde anlamlı bir iz bırakmadan kaybolup gitmeyi tercih ederler. Kitapta bahsedilen aydınlıkta yaşayan anatonlar, karanlıkta yaşayan daktalar ve loş ışıkta yaşayan kranonlar gibi…
”Bilgi (bilim)” ve ”sevgi” de ışık gibidirler. Bilgi ve sevginin olduğu yerde aydınlık olur ve bu aydınlık, karanlığın korkutucu ve özgürlüğü kısıtlayıcı yönlerini alt edebilir. Bilgi ve sevgi birer tercihtir. Işık, bir tercihtir. Kitapta bahsedilen Meskalined gezegeninde daha önceden türler arasında ışık sınırlaması yoktur. Herkes, istediği saatte dışarıya çıkar, istediği yeri gezermiş. Anatonlar, daktalar ve kranonlar barış içinde yaşarmış. Zamanla ışık sınırlaması başlamış. Yavaş yavaş ve yıllar içinde sınırlamalar artmış. Aydınlık, karanlık ve loşlukta yaşayanların zaman içinde dış görünüşleri ve vücutları da değişime uğramış. Bu o kadar yavaş gerçekleşmiş ki, müdahale etme imkanı bile olmamış. Meskalined gezegenindekiler karşı çıkmadıkça, sindirildikçe piyonlaşmış ve ”kralların arasındaki piyon, her iki kralı da korumuş”.
Gece ile gündüz savaşmakta mıdır? Yoksa ışık (bilgi ve sevgi) veya ışığın yokluğu (bilgisizlik ve sevgisizlik) mu yön verir savaşlara? Gece ile gündüz savaşta değildir. Aynı olan bir’in farklı yüzleridir. Gece ile gündüz, bilgi ve cehalet, iyilik ve kötülük; hep birbirlerinin farklı yüzleridir. Onları farklı kılan ise; ışığın, bilgi ve sevginin olup olmamasıdır. Hepsi budur.
Kitabın sonunda Gölge, Meskalined gezegenindeki tüm ırkların haklarının eşit olduğunu, aydınlık, karanlık ve loşluk diye bir ayrımın olmadığını öğrenir; sonra bunu Meskalined gezegeninde yaşayan bütün ırklara anlatır. Gezegende yaşayanlar böylece bağımsızlığını ilan ederler.
Rüyalarımızda yaşadıklarımız, gerçek dünyadaki davranışlarımızdan daha fazla bizim hakkımızda fikir verebilir. Bu yüzden, bazen düş ile gerçek, iç içe geçmelidir. Schopenhauer; ”kişi ne istediğini bilir ama neden istediğini bilmez, isteklerin nedenlerini anlamak için en iyi yöntem rüyalardır” demiştir. Çiğdem Atik de ”düş ile gerçek iç içe bizim hikayemizde… senin varlığın bir yalan, bir hayal belki… ama yokluğun, bir gerçek kadar canımı acıtıyor…” diyerek gerçek dünyasındaki hayal kırıklıklarını, rüyalarıyla iyileştirmeye çalışmıştır.
”Taraflar”ı, düş ile gerçeğin iç içe geçtiği dünyada, bizim tanımlamalarımızın, nesnelerin ve durumların sadece farklı yüzleri olduğu ve bunu belirleyenin de ışık, bilgi ve sevgi olduğu felsefesiyle okumakta fayda var. ”Son Sayfaya Kadar Gerilim” kitabında olduğu gibi, ”Taraflar”da da zaman zaman toplum ve sistem eleştirisi de göze çarpmaktadır. Bir iki örnek vermekte fayda var:
”Geldiğim toplumu düşünüyorum. Gerçek, doğru ve güç. İşte bunların karışımı yasaları belirleyen, mevcut dengelerdeki kutuplaşmalar. Güçlünün dediği gerçek, gerçek ise doğru olarak nitelendiriliyor benim ülkemde.”
”İki yaşantı var. Biri görünen, biri senin içinde yaşanan. Algılar, alışkanlıkların uzantısı mı, yoksa öğrenilmiş duygular mı düşmanı düşüncenin?”
”Sonsuz seçim özgürlüğünün rahatsız edici dürtüsünde olasılıkları yaşıyoruz. Hayattaki olasılıklarımızı, olabilirliklerimizi, iyinin ve kötünün ötesinde…” (Yazar burada Nietsche’ye selam çakıyor, nihilizmin ruhunu ateşliyor.)
”Kralların arasındaki piyon, her iki kralı da korur.” (Anti-totaliterlere selam çakıyor, kara kızıl bayraklar astırıyor.)
Acil servisin duvarlarına yazılacak mısralar döktürüyor bir yandan, insanın ruhuna dokunuyor;
”Doğuştan yaralı, kanaması durmayan sürekli akan,
Ne ilaç, ne de sargı,
Kana kana iç bu kanı”.
Kitabın sonunda ise yazar, ”Sevgililer Gününde Acil Servis” betimlemesiyle ”Tıp-Punk” edebiyatının eğlenceli yönünü ve gözlem gücünü ortaya koyuyor.
Son söz olarak; bilgi, bilim ve sevginin aydınlık ışığı tarafları belirler. Aydınlık veya karanlıkta kalmak, ”kalabalıkların içinde gölge hayatlar yaşamak” tercih meselesidir.
Taraflar’ı okuduktan sonra hayatımda neler değişti; tercihlerim değişti. Yaşam, yaşadıklarımız; tercihlerimizin sonucudur. Aydınlık mı, karanlık mı, yoksa gölge olmak mı? Başkaları ne der diye yaşamak, sevdiğini, inandığını söyleyememek; insanı gölge yapmaktan başka bir işe yaramıyor. Taraflar’ı okuduğumdan beri kendime sınır koymuyorum. İnandığım ve sevdiğim ne varsa, onu yapıyor ve yaşıyorum. ”İyinin ve kötünün ötesinde”…
5