Organofosfat zehirlenmesi
Diazinon, orten, malation, paration ve klorpirofos organofosfat grubunda yer akan ilaçlardır. Organofosfatlar endüstride, tarımda ve evlerde özellikle böcek ilaçlarında pestisid olarak yaygın kullan toksik kimyasal maddelerdir. Organofosfatlar asetilkolinesteraz enzimine geri dönüşümsüz bağlanarak etkisiz hale getirir. Asetilkolinesterazın etkisiz hale gelmesiyle kolinerjik reseptör bölgelerinde asetilkolinin birikmesine neden olur. Aşırı asetilkolin parasempatik sinir uçlarında, bazı sempatik sinir uçlarında ve nöromuskuler bileşkede kolinerjik iletiyi başlangıçta stimüle, daha sonra ise paralize eder. Santral sinir sistemine geçerek kolinerjik iletiyi paralize eder.
Organofosfat zehirlenmesinde klinik bulgular
Kolinerjik etkinin ilk bulgu ve semptomları genellikle muskariniktir. Abdominal kramplar, kusma ve diare gastrointestinal semptomları oluşturur. Akut zehirlenmelerde hastalar genellikle ilk 8 saatte, tamamı ilk 24 saatte semptomatiktir. Bazı olguda, kolinesteraz inhibisyonundan bağımsız dirençli reaktif havayolu hastalığı rapor edilmiştir. Asıl solunum sistemine etkisi bronşial sekresyonlarda artma, bronkokonstrüksiyon, dispne ve bazı vakalarda pulmoner ödem’dir. Dolaşım ve solunum; sisteminin baskılanması ile birlikte olan koma görülebilir.
Lakrimasyon ve salivasyon artar. Myozis oluşur. Bazen önce midriyozis gözlenir. Bradikardi ve üriner inkontinans oluşabilir.
Kolinerjik fazlalığın santral sinir nörolojik belirtileri anksiyete, huzursuzluk, tremor, baş ağrısı, baş dönmesi, konfüzyon, deliryum, halüsinasyon ve nöbetlerdir.
Saldırgan davranışlar görülmüştür. Otonomik sinir sisteminin parasempatik dallarındaki asetil kolinesterazın inhibisyonunda görülen bulgular 3 mnemoniğin (anımsatıcı) baş harfleriyle tanımlanmıştır: SLUDGE ve Killer Bees (Öldüren B’ler) ( Salivasyon, lakrimasyon,, ürinasyon, defekasyon, gastrointestinal kramplar, emesis )
SLUDGE/BBB
- S = Salivation
- L = Lacrimation
- U = Urination
- D = Defecation
- G = GI symptoms
- E = Emesis
Öldüren B‘ler Bradikardi, bronkore, bronkospazm külasyonlarına, kramplara ve kas güçsüzlüğüne neden olur. Bu sendrom paraliziye ve arefleksiye ilerleyip, nöbet aktivitesinin tanınmasını zorlaştırabilir. Solunum kaslarının paralizisi, akut solunum yetmezliğine ve ölüme neden olur. Miyozis ve kas fasikülasyonları organofosfat zehirlenmesinin güvenilir bulguları olarak düşünülür.
- B = Bronchorrhea
- B = Bronchospasm
- B = Bradycardia
DUMBELS,
- D = Diarrhea and diaphoresis
- U = Urination
- M = Miosis
- B = Bronchorrhea, bronchospasm, bradycardia
- E = Emesis
- L = Lacrimation
- S = Salivation minemonikleri ile hatırlanabilir.
Miyozis ciddi zehirlenmelerde en karekteristik belirtidir ve geç ortaya çıkabilir.
Nikotinik bulgular; Asetilkolin, sempatik ganglion ve adrenal medullamn nikotinik reseptörlerindeki presinaptik nörotransmitterdir. Aşırı uyarılması sonucunda kızarıklık, midriasis, taşikardi ve hipertansiyon görülür. Genellikle parasempatik uyarı baskındır, fakat karışık otonomik etkiler sıkça görülmektedir. Başlangıçta fazla kolinerjik uyarı fasikülasyonları stimüle eder, bunu takiben çok hafif veya tam paralize kadar değişen zayıflık oluşur. Hava yolu sekresyonlarında artma ve solunum kaslarında zayıflık, hızla solunum yetmezliği oluşturabilir ve sıklıkla acil entübasyon gerekir.
Sadece organofosfatlar santral sinir sistemi toksisitesi oluşturur bu tabloda ajitasyondan tam deliryum ve komaya kadar değişebilen konvulsiyonlar da oluşabilir.
İntermediate sendrom (Orta sendrom)
Organofosfatlara maruz kaldıktan 12 saat veya 7 gün sonra boyun ve ekstremite paralizisi ile seyreden bir ara sendrom tanımlanmıştır. Maruziyet sonrası %20 görüldüğü bildirilmiştir. Bunun, esterazın inhibisyonu sonucu oluştuğu düşünülür ve methamidophos, trichlorfon ve leptophos ile oluşur. Boyun fleksör kaslarında, kraniyal sinirlerin uyarıldığı kaslarda, ekstremite proksimal kaslarında ve solunum kaslarında paralizi görülebilmekte ve solunum desteğine ihtiyaç duyulabilmektedir. Elektromiyografi tanı koymaya yardımcıdır. Agresif, erken antidot tedavisi ve destekleyici önlemler ciddi bir sendrom gelişmesini önleyebilir veya gelişmişse iyileşmesini sağlayabilir. Belirtiler genellikle 5 ila 18 gün arasında düzelir.
Organofosfatın tetiklediği gecikmiş nöropati, akut zehirlenmeden 1-3 hafta sonra meydana gelmektedir. Bu miks sensörimotor sendrom nöropatik hedef esterazın inhibisyonundan dolayı oluşur, kas krampları ile başlar, güçsüzlük ve paraliziye ilerler ve Guillain-Barre Sendromunu taklit edebilir.
Akut organofosfat zehirlenmesi sonrasında geri dönüşümsüz nörolojik ve nörolojik davranışsal sekeller, nöropsikiyatrik defisitleri ve paralizileri içermektedir.
Yağda çözünen birçok organofosfat acil zehirlenme belirtileri göstermese de, gecikmiş sekellere neden olabilmektedir.
Düşük evreli kronik organofosfat maruziyeti, çiftlik çalışanlarında, pestisid üretim tesisi işçilerinde, pestisid imha edicilerinde ve kolinerjik oftalmolojik ilaç alan hastalarda görülebilmektedir. Belirtiler ve bulgular daha az dramatiktir ve spesifik değildir, çeşitli derecelerde baş ağrısı, bulantı, halsizlik, ishal, veya yorgunluk ve belirsiz bir kolinerjik sendrom görülebilir. Kronik maruziyette nöropsikiyatrik etkiler tanımlanmıştır. Bilişsel fonksiyon bozukluğu, hafızada bozulma ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıklar görülebilir.
Çocuklar, daha küçük boyutlara ve daha düşük kolinesteraz aktivitelesine sahip olduğundan, toksisite açısından daha yüksek riske sahiptir.
Kimyasal savaşlarda kullanılan soman, sarin, tabun ve VX gibi sinir gazları organofosfat içerikli inaktif asetilkolinesterazlar dır.
Bunlar hızlı etkili ve çok baskın ajanlar olup ölüm inhalasyon veya ciltle temastan dakikalar sonra olmaktadır. Somanın yaşlanması için dakikalar gerekir, antidot vermek için çok kısa bir zaman aralığı vardır.
Organofosfat zehirlenmesi tanısı
Organoforfaz zehirlenmesinde tanı; öykü, toksidrom bulguları, laboratuar kolinesteraz testleri ve spesifik bileşiğe ait özel laboratuar testleri ile konur. Karakteristik bir hidrokarbon veya sarımsak benzeri koku tanı yardımcı olabilir. Fonksiyonel plazma ve eritrosit kolinesteraz testleri, tanı için ayrım sağlar.
Pralidoksim yaşlanma meydana gelmeden önce verildikçe, plazma kolinesterazının maruziyetten önceki düzeyine gelmesi 4 ila 6 haftayı, eritrosit asetilkolinesterazın eski düzeyine dönmesi 90 ila 120 günü alır.
Organofosfat zehirlenmesi olan hastalarda plazma kolinesteraz düzeyinin prognostik değeri düşüktür ve düzey ile gerekli olan atropin miktarı veya mekanik ventilasyon ihtiyacı arasında korelasyon yoktur.
Plazma kolinesteraz düzeyleri, genetik varyantlarda, kronik hastalık durumlarında, karaciğer fonksiyon bozukluğunda, sirozda, malnütrisyonda ve düşük albümin düzeyinin olduğu durumlarda, neoplazmlarda, enfeksiyonlarda ve gebelerde düşük seyreder.
Eritrosit asetilkolinesterazı, eritrositlerin dolaşım sürelerini etkileyen hemoglobinopati gibi durumlardan etkilenir. Rutin laboratuar tetkiklerindeki anormallikler tanısal değildir, fakat pankreatit, hipoglisemi veya hiperglisemi, lökositoz ve anormal karaciğer fonksiyon bulgularını içerebilir.
PA Akciğer grafisi; Birçok olguda akciğer grafisinde pulmoner ödem görülmektedir.
EKG; anormal olabilir ve zehirlenmenin derecesi ve sonucu ile ilişkili olabilir. Ventriküler ritim bozuklukları, torsades de pointes ve idiyoventriküler ritim, atriyoventriküler blok ve QT intervalinde uzama sık görülen EKG bulgularıdır. Uzamış QT. intervali organofosfat zehirlenmesinin mortalitesi ve ciddiyeti ile ilişkilidir.
Elektromiyografi; nöromüsküler bileşkedeki asetilkolinesteraz inhibisyonunu tanımada ve ölçmede kullanılabilir. Muskarinik, nikotinik ve santral nörolojik hastalık belirtilerinin baskınlığına ve zehirlenmenin ciddiyetine bağlı olarak kollierjik toksidrom değişebilir. Santral sinir sistemi anormallikleri olsun veya olmasın fasikülasyonların varlığı organofosfata maruz kalmayı kuvvetle düşündürür. Tarım veya diğer pestisidlerle uğraşan meslekler özellikle yüksek risk altındadır.
Akut fazda hiçbir test organofosfat toksisitesini tanımlayamaz.
Organofosfat zehirlenmesi tedavisi :
Tedavi, havayolunun kontrolü, yoğun solunum desteği, genel destekleyici önlemler, dekontaminasyon, emilimin önlenmesi ve antidot tedaviden oluşmaktadır. Tedavinin başlanması için asetilkolinesteraz düzeyleri beklenmemelidir. Tedavi klinik bulgulara göre yapılır. Organofosfatlar eritrosit kolinesterazı ve plazma psödokolinesterazını deprese eder. Eritrosit kolinesterazı, sinir dokusu, beyin ve eritrositlerde bulunur. Toksisitede plazma psödokolinesteraza göre daha iyi bir belirleyicidir. Plazma kolinesteraz bir karaciğer proteinidir. Eritrosit kolinesterazında %50 veya daha fazla azalma hafif toksisite ile uyumlu iken, %90 azalma ağır toksisiteyi gösterir.
Tedavi edilmeyen organofosfat zehirlenmesinde enzimin rejenerasyonu 1-3 ayı bulur. Akut durumda, kusma ve diaresi olan hastalarada elektrolitler, pulmoner semptomları olanlarda arteriyel kan gazı veya perkutan O2 saturasyonu faydalı labaratuvar araştırmalarıdır. Pulmoner tutulumu olanlarda göğüs grafisi endikedir.
Hasta yönetimi:
Organofosfat toksisitesi izole gastrointestinal tutulumdan, fulminan respiratuvar yetmezliğe kadar değişik tablolarda olabilir. Stabilizasynun en önemli noktası yeterli oksijenizasyon ve ventilasyonun sağlanmasıdır. Ağır bronkospazm, koyu sekresyon veya solunum kası zayıflığı olanlarda antidot etkisini gösterene kadar acil entübasyon ve ventilasyon endikedir.
Organofosfat dekontaminasyonu
Sağlık çalışanlarının sekonder kontaminasyonu, hasta resüsitasyonu süresince önlenmelidir. Neopren veya nitritli eldivenler lateks eldivenlere tercih edilmelidir. Koruyucu elbise ve eldivenler giyilmelidir. Zehirlenme şüphesi bulunan hastalar, kontamine çevreden uzaklaştırılmalıdır. Tüm kıyafetler ve aksesuarlar hızlıca çıkartılmalı, plastik bir torbaya konulmalı ve tehlikeli atık olarak atılmalıdır. Hasta bol sabunlu suyla dekontamine edilmeli ve mümkünse daha sonra sulandırılmış etanolle yıkanmalıdır Hastanın cildi hafif bir deterjan ve su ile hızlıca dekontamine edilmelidir. Dekontaminasyon saçlı deriyi, saçları, tırnakları, deriyi, konjonktivayı ve cilt kıvrımlarım içermelidir. Vücut sıvıları kontamine olduysa tedavi edilmelidir. Cildin irritasyonundan ve abrazyonundan kaçınılmalıdır. Kirlenmiş atık su da tehlikeli maddeler gibi imha edilmelidir. Kirlenmiş aletler klorlu çamaşır suları ile temizlenmelidir.
Hastalara oksijen verilmeli, kardiyak monitorizasyon ve nabız oksimetre takılmalıdır. Aşırı havayolu sekresyonu ve bronkospazmı olan hastalarda geri solumasız maske ile %100 oksijen verilmesi antidot tedavi sırasında ventriküler ritim bozukluğu gelişme riskini azaltmaktadır. Nazikçe yapılan aspirasyon, hipersalivasyon, bronkore veya kusmaya bağlı gelişen havayolu sekresyonlarının temizlenmesine yardımcı olur. Koma, nöbetler, solunum yetmezliği, artmış solunumsal sekresyonlar, ciddi bronkospazm endotrakeal entübasyonu gerektirmektedir. Nöromuskülerr blokaj gerektiğinde, depolarizan-olmayan bir ajan kullanılmalı. Süksinilkolin plazma kolinesteraz tarafından metabolize edildiğinden, paralizi süresinin uzaması ile sonuçlanabilir. Serum Kolinesteraz ölçümü için kan alınmalıdır. Hipotansiyon öncellikle izotonik kristalloid bolusları ile tedavi edilmelidir. 10-20 ml/kg dozlarda bolus kristaloidler yeterlidir.
Mide lavajı, iyi sonuçlara neden olduğuna dair destekleyici kanıtlar olmamasına rağmen, özellikle Asya’da organofosfat alımlarından sonra yaygın olarak kullanılmaktadır. Bazen belirtiler alımdan sonra hızlıca açığa çıkar, fazla miktarda alıp 2 saat içinde başvuran hastalarda mide avajınm yararlılığı pek fazla değildir.
Aktif kömür kullanımı bazen önerilmektedir, çünkü organofosfatın in vitro bağlanmasını sağlamaktadır, ancak hastalara tek veya çoklu doz aktif kömür uygulamasının sonuca katkısı hakkında kanıt bulunmamaktadır.
Aktif Kömür
Gastrointestinal yolda kalan toksini absorbe etmek için aktif kömür verilir ancak aktif kömürün kanıtlanmış yararı yoktur.
- Aktif kömür karışımı hazırlama oranı: 250 ml su + 30 gram Aktif kömür
- Yetişkinlerde (12 yaş üstü): 25 gramdan 100 grama kadar,
- Çocuklarda (1 – 12 yaş): 25 gramdan 50 grama kadar,
- İnfantlarda (1 yaş altı): 1 gram/ kg uygulanır.
İdrar alkalinizasyonun kanıtlanmış yararı yoktur.
Organofosfat zehirlenmesi Antidot tedavisi :
Atropin ve pralidoksim organofosfat zehirlenmelerinde kullanılan önemli antidotlardır.
Atropin
Organofosfat toksisitesinde muskarinik etkilerin antidotu atropindir. Santral sinir sistemi bulgularını hafifletir. Başlangıçta 0.05 mg/kg endikedir. Atropinin etkisi 3 – 4 dakika içinde başlar ve 12 – 16 dakikada da maksimum etkiye ulaşır. Atropin dozu, bol miktardaki trakeabronşiyal sekresyonlar azalıncaya kadar titre edilebilir, bunun için çok miktarda atropin gerekebilir. Pupil dilatasyonu tedavinin uç noktası için bir gösterge değildir. Atropin taşikardi yüzünden kesilmemelidir, taşikardi sekresyonlar, solunum kasları paralizisi veya gangliyonik stimülasyonun neden olduğu hipoksi nedeniyle olabilir.
- Yetişkinlerde: Başlangıç dozu: 1 mg < IV bolus olarak
- İdame doz: 2 – 5 mg IV 10 – 15 dakikalık aralarla,
- Çocuklarda: Başlangıç dozu: 0.01-0.04 miligram/kg IV (asla <0.1 miligram olmamalı)
- İdame dozu: 0.02 – 0.05 mg / kg IV her 10 – 15 dakikalık aralarla,
İV yol mümkün olmadığında, İM olarak 6 miligram atropin uygulanabilir. Normal olarak, atropinin bu dozu, antimuskarinik belirtiler oluşturmalıdır; bundan dolayı, bu test dozundan sonra antikolinerjik belirtilerin olmaması, organofosfat zehirlenmesinin bir belirtecidir. Atropin dozu her 5 dakikada bir muskarinik belirtiler azalıncaya kadar tekrarlanmalıdır. Masif alımlarda sekresyonları kurutacak doz yüzlerce miligramı bulabilir ve uzamış tedavi gerekebilir.
Haftalar boyunca atropin infüzyonu verildiği bildirilmiştir. Yetersiz atropinizasyon, tedavi başarısızlığına neden olabilir. Alternatif antikolinerjik ajan ilaç ise yüksek doz difenhidramindir.
Nebülize atropin veya ipratropium uygulaması pulmoner belirtileri iyileştirmede kullanılabilir. Fakat ipratropium ve glikopirrolat kanbeyin bariyerini geçmediğinden, santral sinir sistemine ait belirtilerin tedavisinde etkili değildir. Önemli olarak, atropin, kas güçsüzlüğünü geri döndürmez.
Bazı vakalarda yüksek atropin dozları gerekir. Taşikardi kontraindikasyon oluşturmaz. Atropin tedavisi en az 24 saat devam etmelidir. Endotrakeal veya nebulize ipratropium bromid ( 0.5 mg her 6 saatte bir ) uygulamasıda sekresyonların kurutulmasında yardımcı olabilir.
Pralidoksim ( 2- PAM veya Protopam )
Pralidoksim, fosforile asetilkolinesterazı rej enere ederek asetilkolinesterazı eski haline getiren ve kalan organofosfat moleküllerini detoksifıye ederek zehirlenmeyi önlediği görülen spesifik bir antidottur. Klinik olarak, pralidoksim muskarinik, nikotinik ve santral nörolojik belirtileri iyileştirmektedir.
Pralidoksim yaşlanma meydana gelmeden önce verilirse kas paralizisini geri döndürebilir. Mümkünse kan kolinesteraz düzeyi için örnek pralidoksim uygulamasından önce alınmalıdır, ama önemli olan pralidoksim tedavisinin etkili olabilmesi için kalıcı ve geri dönüşümsüz bağlanma (yaşlanma) meydana gelmeden tedavinin başlamasıdır.
Pralidoksim erken uygulandığında en etkili ilaçtır, bu nedenle nikotinik veya santral sinir sistemi tutulumu olan organofosfat zehirlenmesi düşünüldüğünde ne zaman olursa olsun kullanılmalıdır. Pralidoksim akut zehirlenmelerde kronik zehirlenmelere göre daha etkin olmasına rağmen, >24 ila 48 saatlik maruziyetten sonra da pralidoksim önerilmektedir. Gebelikte kullanımı kontraendike değildir.
Pralidoksim (PAM) Endikasyonları:
- Ciddi organofosfat zehirlenmelerinde görülen nikotinik bulgularda (kas ve diyafragmatik zayıflık, fasikülasyonlar, kas krampları gibi),
- Merkezi sinir sistemi bulgularında (koma, konvülsiyon gibi),
- Serum pseudokolinesteraz enzim seviyesi düşük çıkan vakalarda Pralidoksim kullanılmalıdır.
Yetişkinlerde:
- Bolus: IV veya IM yolla yavaşça 500 mg / dakika dozunda, 1 veya 2 gram verilir.
- İnfüzyon: 250 – 500 mg / saat infüzyon hızında uygulanır.
Çocuklarda:
- Başlangıç; 20 ila 40 miligram/kg (maksimum 1 gram) olacak şekilde serum fizyolojik içinde 5 ila 10 dakikada İV infiizyonla verilmelidir.
- İnfüzyon ; 5 ila 10 miligram/kg/saat sürekli infüzyon
Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen tedavi dozu 30 miligram/kg İV bolusu takiben 8 miligram/kg/saat İV infüzyondur.
Pralidoksim tedavisi ilk 6 ile 12 saat içinde uygulandığında maksimum etkiyi gösterir. Ancak 24 – 48 saat içinde de etkili olduğu rapor edilmiştir. Bu dozlar, hastanın kliniği düzelinceye kadar her 6 – 12 saatte bir tekrarlanabilir.
Pralidoksimin etkileri veriliş dozuna göre 10 ile 40 dakika arasında görülebilir. IV olarak uygulandığında yarılanma ömrü 1.2 saattir. 12 gram / 24 saat üzerinde yüksek doz PAM uygulamasının rutin tedavide herhangi bir rolü yoktur ve aksine zararlı bile olabilmektedir. Kaslarda zayıflama ve mortalitede artış, mekanik ventilasyon ihtiyacı ve Intermediate sendrom görülme insidansı artmaktadır.
Pralidoksime yanıt olarak kas güçsüzlüğünde ve fasikülasyonlarda azalma ile atropinin muskarinik etkilerinin dinmesi, pralidoksimin uygulanmasından 10 ila 40 dakika sonra meydana gelmektedir.
Pralidoksim, kolinesteraz düzeyleri takip edilirken 24 ila 48 saat boyunca devam etmelidir. Teorik ve deneysel yararlarma ve tüm dünyada kullanılmasına rağmen, güncel kanıtlar oksimlerin örneğin pralidoksimin akut organofosfat zehirlenmelerinde yararlı olduğunu göstermek için yetersizdir.
Pralidoksim, asemptomatik hastalarda ve minimal belirti gösteren karbamat maruziyeti olan hastalarda önerilmemektedir.
Nöbetler havayolunun korunması, oksijenizasyon, benzodiazepinler, atropin ve pralidoksim ile tedavi edilir. Atropin kolinerjik aşırı uyarılmaya bağlı ilk birkaç dakikada meydana gelen nöbetleri önlememekte veya durdurabilmektedir.
Sinir gazı zehirlenmeleri için yapılan hayvan deneylerinde, diazepam kullanımının santral sinir sistemi etkilerini azalttığı ve sağ kalımı arttırdığı belirtilmiştir.
Pulmoner ödem ve bronkospazm oksijen, entübasyon, pozitif basınçlı ventilasyon, atropin ve pralidoksim ile tedavi edilmektedir. Bozulmuş kalp hızı destekleyici tedavi ve antidotlarla tedavi edilir ve atropin hem taşikardi hem de bradikardi de verilmelidir. Taşikardi organofosfat zehirlenmesinde atropin verilmesi için kontrendikasyon değildir çünkü taşikardi bronkospazm ve bronkorenin sebep olduğu hipoksiye ikincil meydana gelmektedir ve atropin ile geri döndürülebilir. Süksinilkolin, ester anestezikleri ve Beta-adrenerjik blokerler zehirlenmeyi yoğunluğunu artırabilir ve bunlardan kaçınılmalıdır.
Taburculuk ve Takip, minimal maruziyetlerde sadece dekontaminasyon ve gecikmiş etkilerin tanınması için 6 ila 8 saatlik acil servis takibi yeterlidir. Tekrarlayan maruziyetlerden kaçınılmalıdır, çünkü ardışık maruziyetler kümülatif zehirlenmelere neden olabilir ve daha fazla maruziyet riski nedeni ile hastaların işe dönmesi engellenmelidir. Ayakkabı ve kemerler dâhil tüm kıyafetler tehlikeli madde olarak atılmalıdır ve hastaya geri verilmemelidir. Yıkama ve temizleme sonrasında bile, kontamine kıyafet ve deri giysiler yoluyla zehirlenmenin nüks ettiği görülmüştür.
Yoğun bakıma yatış sadece önemli zehirlenmeler için gerekmektedir. Çoğu hasta pralidoksim tedavisine 48 saatte artan kolinesteraz düzeyleri ile yanıt vermektedir. Eğer hipoksi sonrası beyin hasarı yoksa ve hasta erken dönemde tedavi edildiyse semptomatik iyileşme 10 günde meydana gelmektedir. Eğer toksin yağda çözülebiliyorsa, hasta uzun dönem semptomatik ve pralidoksime bağımlı olabilir. Yeni enzimin yeniden sentezlenmesini beklediğimiz birkaç hafta içerisinde destekleyici bakım ve solunum desteği gerekmektedir. Tedavinin sonu pralidoksim tedavisi vermeden tüm belirti ve bulguların tamamen kaybolduğu zamandır.
Akut maruziyeti takiben, hastalarda aylarca hatta bazen ömür boyu süren çeşitli nörolojik sekeller ve spesifik olmayan belirtiler görülebilir.
Ölüm tedavi edilmeyen hastalarda genellikle ilk 24 saatte olur. Ölüm olağan sebebi solunum kaslarının tutulumu, nörolojik baskılanma veya bronkoreye bağlı gelişen solunum yetmezliğidir.
teşekkürler