Psikolojik
Onun bana anlattıkları şöyleydi.
Sinirlerim sanki rüzgârda uçuşan başıboş elektrik telleri gibi, ne okuyabiliyorum ne de yerimde durabiliyorum. Yaptığım tek şey odamda dairesel hareketler çizerek boş boş dolanmak. Evin içindeki en küçük sesler bile kulağıma düşen cam parçaları gibi, öylesine rahatsız ediyor. Sert, sivri objelere bakmak zihnimi kanatıyor. Saatin tek düze tınısı tenime damlayan asit gibi, bildiğin fiziksel acı hissetmeme neden oluyor. Her şey ve hiçbir şey benim için ızdırap şimdilerde. Kendi varlığım bile açık alanlara sığmıyor, her yer konserve ve en kötüsü bu durum hiç geçmeyecek sanki…
Son bir hafta için en az on kez acile başvuran bu hastanın sorununun fizyolojik değil de psikolojik olduğunu düşünmeye başlamıştım.
- O kadar çok hasta gelir ki acillere! Ve bunların birçoğunda kişilik eksen kaymaları, bozuklukları, somatizasyonlar, psikotik veya anksiyöz çağresizlikleri vardır.
- Bu patolojilerin varlığını hasta bilmiyor olabilir, içgörüsü yoktur. Acil doktoru da bu psikolojik buhranların farkında olmayabilir. Belki de bu farkındasızlık doktor için gereklidir! Çünkü öncelikli olan fizyolojik patolojilerin ayırıcı tanılarının yapılmasıdır.
- Hasta için en etkin ve doğru yaklaşım amacımız olduğuna göre uzun süre tanısız bırakılan bu hastaların kendilerine veya çevrelerine zarar vermeleri kaçınılmaz olacaktır.
- Örneğin; anoreksi hastası uzun gıdasız kalma evreleri sonucunda acil servise senkop kliniği ile başvurdu diyelim. Bu hastanın tüm tetkikleri normal dahi olsa, o herhangi bir tıbbi cihazla ortaya çıkarılamayan yeme bozukluğu patolojisi sebebiyle, yine bu hastanın hastaneye yatırılması gerekmektedir. Bu patolojinin kontrolsüz bırakılması eninde sonunda mortal/morbit bir duruma neden olacaktır.
- Haklısınız, bizler ruh analisti değiliz ama ne yazık ki soğuk gerçeklik öyle demiyor! Acil doktorları çoğunlukla bu tip hastaları ilk gören kişi oluyor. Hasta kendindeki hastalığın ruhsal temellerini bilmiyor ve acil servise başvurarak bir çeşit yardım çağrısında bulunuyor.
- Bu noktada karakterleri üçe ayıralım, böylece onları büyüteç altına almamız kolaylaşacak.
- Başlayalım.
- Küme A: Halk arasında garip, enteresan, tuhaf denilenler. Şizoid/paranoid/şizotipal tıpça adlandırması. Çekingen, uzak, yakın ilişki kurmada zorlanma başlangıç semptomları. Duyarlı/şüpheci/defansif tavır/izole yaşam yatkınlığı içindedirler. Tedavisi zordur çünkü kötücül düşünceleri size yönelebilir ve sadece bu nedenle yaklaşımlarınıza defansif durabilirler. En basit örneği ile size güvenmez ve güven yoksa hiçbir şey de yoktur zaten. Bu hastaların korkularına nötr yaklaşım öneriliyor. Ne arttırın ne azaltın gibi. Büyüsel düşüncelerini sadece dinleyin ama alevlendirici/çelme takıcı yönlendirmelerde bulunmayın. Bırakın nehir gibi düşünceleri aksın gitsin. Bu fikirler eninde sonunda gerçekliğin duvarlarına çarparak duracaktır. Bu yaklaşımınız size güvenmelerine neden olacak, böylece onları doğru yönlendirebilmenin kapıları açılacaktır.
- Küme B: Şimdi karşımızda dramatikler var. Borderline/narsist/antisosyaller…Toplumla sürekli bir çekişme halinde olanlardır. Nedensiz bir alıp verememe halindedirler. Manipülatif/agresif/kontrol kaybı eğiliminde/unstabil zihinsel çağrışım içindedirler. İntihar ve madde kullanımı yaygındır. İmmatür suçlamalar, şişkin bir ego, diğerlerinin isteklerini hafife alma, bencil, empati yoksunu bir tablo çizebilirler. Bu değişkenler onları suça eğilimli yapabilir. Etkilenmeye/etkilemeye açık oldukları ve yelkenleri rüzgârla seğiren okyanus gemilerine benzedikleri için metafordan son derece fakir, mimiksiz yaklaşımları severler. Bir çeşit poker yüz sahibi olun. Onların isteklerine öncelik verin ve bu önceliği onlara hissettirin. Sürekli bir değerli hissetme hali rahatlamalarını sağlayacaktır. Böylece iletişim için doğru zemin sağlanmış olur. Geniş yelpazeli semptom ağı sunacakları için anlattıklarını unutabilirsiniz. Hepsini bir kenara yazın ve stratejik bilgisayar oyunlarında yaptığınız gibi aralarında ilişki kuramaya çalışın.
- Küme C: Anksiyözler bu demeti oluşturuyor. Obsesif kompulsifler, bağımlı veya çekinik kişilikler, fobikler. Mükemmeliyetçi, egosentrik ama aynı zamanda kararsız, rijit düşünsel içerikli ve kontrol bağımlılar. Bazılarında derin bir öz güven eksikliği olabilir, sürekli bir kabul veya onaylanma hali içindedirler ve bu duruma nedensiz suçluluk duygusu eşlik eder. Gerekli kararları bir türlü alamazlar. Onlar için en önemlisi desteklenme, onaylanma duygusunun yüksek dozda hissedilmesidir. Açıklamalarınız net ve keskin olmalı. Örneğin tetkik sonuçlarınız saat 12.34’e çıkacaktır demeniz hoşlarına gider, çünkü bu ne kadar keskin bir berraklık içinde olduğunuzu, buna ek olarak ne kadar disiplinli çalıştığınızı gösterir. Sürekli soru sormanız gerekebilir çünkü çekingen/pasif tavırları açıklama yapma miktarını, cümlelerindeki kelime sayısını düşük tutacaktır.
- Bu üç tip bozukluk tek başına veya aynı anda bir kişide olabilir. Üstelik alkol/uyuşturucu/depresyon/kendine açık veya örtük zarar verme durumu ek ko-morbid hastalık sahibi olma nedenleridir. Dünya güvensiz ve kötüdür. Siz de bu dünyanın bir parçası olduğunuza göre tıbbi önerilerinize uyma konusunda isteksiz davranabilirler. Üstelik yapılan çalışmalar psikiyatrik tanı konulan hastalardaki şikâyetler demetinin klinisyenler tarafından genellikle ruhsal yakınmalar olarak etiketlenme eğiliminde olmasıdır. Organik hastalık/enfeksiyöz nedenler/intoksikasyonlar/toksidromlar çok gerilerde kalmış gibi gözükebilir acil doktoruna ama gözükmemelidir. Tüm bu değişkenler psikiyatrik hastaların tanısız kalma veya yanlış tanılanma nedeni olmamalıdır.
- Özetle; Genel hatlarıyla üç tip psikiyatrik küme bulunur, bu küme/lere çoğunlukla ek organik ko-morbid hastalıklar eşlik eder, uzun ayrıntılı anamnez bilgilerine ulaşmak tanı için önceliklidir, sürekli bir acil servis başvurusu olsa da size başvurdukları gün organik/majör/mortal bir fizyolojik hastalık içinde olabilirler.
Eksenler
Principles of social psychiatry, 449-459; 2010
Dr Çağdaş Can, Merkezefendi Devlet Hastanesi, Acil Tıp, Manisa