Süvari
Ölüleri ziyarete gittim. Büyük, tertemiz bir mezarlıktı, önceden getirilmiş birkaç tabut vardı ama mezarlıkta hala boş yerler vardı; iki tabutun ağzı açıktı, henüz kalkılmış yataklar misali dağınık duruyorlardı. Kenarda kaldığı için hemen farkına varamadığım bir masayı mezara yerleştirmişler, başına dev gibi bir adam koymuşlardı. Sağ elinde kalem vardı, sanki bir şeyler yazmış da yazması hemen o anda bitmişti. Sol eliyle parlak bir saat kordonuyla oynuyordu, başını yeleğine doğru eğmişti. Bir temizlikçi etrafı süpürüyordu ama temizlenecek bir şey de yoktu ortada.